“Yargıtay’dan milyonlarca kullanıcıyı ilgilendiren IBAN kararı”


T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2017/941
Karar: 2021/144
Karar Tarihi: 23.02.2021

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI – BANKANIN PARANIN GÖNDERİLDİĞİ IBAN İLE HAVALE ALICISININ İSMİNİN AYNI OLUP OLMADIĞINI KONTROL ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN BULUNMADIĞI – DİRENME KARARININ BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Dosya içerisindeki bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişilerin nitelikleri de dikkate alındığında rapor düzenlenmeye ehil oldukları, davalı bankanın davacı şirket tarafından verilen IBAN bilgilerine göre havale işlemlerini gerçekleştirdiği, paranın gönderildiği IBAN ile havale alıcısının isminin aynı olup olmadığını kontrol etme yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı şirket tarafından davalı banka aracılığıyla yapılan havale işlemlerinin ilki 28.03.2011 tarihinde, ikinci havale ise 19.04.2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan ilk havale işleminden sonra, davacı şirketin basiretli tacir olarak paranın gönderilmek istendiği alıcı şirket ile irtibata geçerek paranın alıcının hesabına geçip geçmediğini teyit etmeden aradan 20 günden fazla süre geçtikten sonra aynı IBAN’a havale işlemi yapılmasını talep etmesinde kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(2004 S. K. m. 67)
 
Dava ve Karar: 1.  Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,  İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
 

  1.   Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
     
  2. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
     
    I.YARGILAMA SÜRECİ
     
    Davacı İstemi:
     
  3.  Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka şubesine müracaat eden müvekkili şirketin, ticari ilişkisi olduğu ve Kore’de faaliyet gösteren şirket ile yaptığı işle ilgili olarak bu şirkete 29.03.2011 tarihinde 15.000 Dolar ve 19.04.2011 tarihinden 15.000 Dolar olmak üzere toplamda 30.000 Doların gönderilmesini talep ettiğini, parayı davalı banka yetkilisine veren müvekkili şirket yetkilisinin aynı zamanda gönderilmesini istediği şirketin adı ve İnternational Bank Account Number (IBAN)’ı verdiğini ancak paranın müşterinin eline geçmediği gibi iade de edilmediğini, davalının ücret karşılığı yaptığı işlemler sırasında ihmâl ya da kastı sonucu müvekkilini zarara soktuğunu, aynı zamanda müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, zararın tahsili için icra takibi yapıldığını ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, alacağın %40 oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
     
    Davalı Cevabı:
     
  4. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili bankaya husumetin yöneltilemeyeceğini, davacının zarardan bizzat sorumlu olan V… Co. Ltd. Şti.’den talepte bulunması gerektiğini, davacının 30.000 Dolar ithalat bedelinin ihracatçı dava dışı şirkete transfer edilmesi için satışa ait proforma fatura ile birlikte 28.03.2011 ve 19.04.2011 tarihlerinde 15.000’er Dolarlık iki adet ithalat bedeli transfer formunu şubeye ilettiğini, müvekkili bankanın yazılı talimat ve proforma faturada bulunan banka bilgilerine göre davacının talep ettiği IBAN’a transferi gerçekleştirdiğini, bankanın davacının talimatı doğrultusunda hareket ettiğini,  dava dışı şirketin mail adresini ele geçiren hackerlerin sahte proforma fatura ve IBAN oluşturduklarının öğrenildiğini, IBAN’ın dava dışı şirkete ait olmadığını, davacının uluslararası dolandırıcılık sonucu uğradığı zararını kusuru bulunmayan müvekkili bankadan talep etmeye çalıştığını, müvekkili bankanın lehtar banka ile yazışma yaptığını ancak lehdar bankanın kendi kanunlarına göre transfer işleminin lehdar ismine göre değil IBAN üzerinden yapılmış olması nedeniyle iade talebinin yapılamayacağını bildirdiğini, müvekkili bankanın olayda herhangi bir kusurunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
     
  5.  İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.12.2013 tarihli ve 2011/358 E., 2013/339 K. sayılı kararı ile; somut olayda; havalenin IBAN kullanılarak yapıldığı, dava konusu havalenin yapılmasında muhabir ve lehtar bankanın davalı bankanın alt vekili ve ifa yardımcısı olarak görev aldığı, bankanın teknolojinin sağladığı imkânı kullandığı, müşteri banka ilişkisinde bankanın sözleşmenin ekonomik anlamda güçlü tarafı olduğu, finans sektöründe faaliyet gösteriyor olması ve uzmanlık alanı nedeniyle daha fazla özen yükümlülüğü altında bulunduğu, davacı IBAN’ı yanlış bildirmiş olsa da sistemin sağladığı kolaylıktan faydalanan bankanın ifa yardımcısı konumundaki havale alıcısının bulunduğu banka vasıtası ile en azından müşteri ismi ve hesap numarası eşleştirmesini yapması ve havale işlemini bu doğrultuda gerçekleştirmesinin mevduat sahiplerinin korunabilmesi açısından hukuk düzeninin beklediği bir özen yükümlülüğü olduğu, IBAN ile yapılan işlemde, işlemin rutin yapılmasının dışında başka alınabilecek tedbir bulunmadığını savunmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bankacılık tekniği ve mevzuatından kaynaklı sistemsel eksikliğin banka mudileri aleyhine yorumlanamayacağı, sistem kullanıcısı banka ve finans kuruluşlarının tüm riskleri ortadan kaldıracak şekilde gerekli tedbirleri almaları gerektiği, uygulamada IBAN ve hesap sahibi isminin eşleşmemesi hâlinde havale konusu paranın havuza alındığı ve birkaç gün sonra da iade edildiğinin de bilinen bir gerçek olduğu, her ne kadar davacı tarafça dava dışı havale alıcısına ait olduğu kanaati ile davalı bankaya bildirilen IBAN’a havale işlemi yapılmış ise de paranın müşteri hesabına aktarma sırasında IBAN’ın alıcıya ait olmadığının basit bir kontrolle anlaşılabileceği ve bu tedbirin de ilgili işlemi gerçekleştiren banka tarafından alınmasının gerektiği, bu anlamda davacının havale yapmak istediği şirkete ait IBAN’ı müşteriye teyit ettirmeden bankaya vermek suretiyle kusurlu davrandığı, yine davalı bankanın ise ifa yardımcısı olan bankanın IBAN ile hesap sahibi ismini eşleştirmeden işlemi yapmış olması nedeniyle olayda kusurlu olduğu, her iki tarafın eşit kusurlarıyla zarara sebebiyet verdikleri gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı bankanın %50 kusuruna tekabül eden 15.000 Dolar esas alınarak itirazın bu miktar üzerinden iptaline, davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
     
    Özel Daire Bozma Kararı:
     
  6.  Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
     
  7.  Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk  Dairesince 10.02.2015 tarihli ve  2014/4829 E., 2015/1650 K. sayılı kararı ile;
     
    “…Davacı vekili, müvekkili tarafından, davalı bankadan toplam 30.000 USD’nin verilen iban numarası doğrultusunda dava dışı firmaya gönderilmesinin talep edildiğini, ancak paranın firmanın eline geçmediği gibi iade de edilmemesi üzerine zararın tahsili için davalı banka hakkında başlatılan takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
     
    Davalı vekili, müvekkilinin yazılı talimatı ve davacı tarafından verilen proforma faturada bulunan banka bilgilerine istinaden davacının talep ettiği iban numarasına transferi gerçekleştirdiğini, müvekkiline atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
     
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; davacı yanın havale yapmak istediği firmaya ait iban numarasını müşteriye teyit ettirmeden bankaya vermek suretiyle kusurlu davrandığı, davalı bankanın iban numarası ile hesap sahibi ismini eşleştirmeden işlemi yapmış olması nedeniyle her iki tarafın eşit kusurlarıyla zarara sebebiyet verdikleri gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile takibin 15.000 USD üzerinden devamına, alacak likit olmayıp yargılama ile belirlendiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
     
    Davalı banka tarafından davacının yazılı talimatında belirtilen iban numarası gözetilerek havale yapılması olayında davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamasına rağmen mahkemece somut olayın değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle kararın davalı yararına bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
     
  8.  İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.11.2015 tarihli ve 2015/712 E., 2015/831 K sayılı  kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
     
    Direnme Kararının Temyizi:
     
  9.   Direnme kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
     
    II.  UYUŞMAZLIK
     
  10.  Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı tarafından verilen bilgilerle yapılan havale işlemi nedeniyle alıcısına ulaşmayan havale bedeline yönelik olarak davalı bankanın kusurunun bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı bankanın sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
     
    III.  GEREKÇE   
     
  11.  Davacı tarafından, 30.000 Dolarlık ithalat bedelinin ihracatçı dava dışı şirkete transfer edilmesi için satışa ait üzerinde satıcının IBAN’ı bulunan proforma fatura ile birlikte 28.03.2011 ve 19.04.2011 tarihlerinde 15.000’er Dolarlık iki adet ithalat bedeli transfer formu davalı bankaya verilmiştir.
     
  12.  Banka tarafından davacının yazılı talimat ve proforma faturada bulunan banka bilgilerine istinaden davacının talep ettiği IBAN’a para transferi gerçekleştirilmiştir.
     
  13.  Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının bildirdiği IBAN ile gerçekleştirilen ve alıcısı hesabına ulaşmayan havale işleminde, işlemi gerçekleştiren davalı bankanın kusurunun bulunup bulunmadığı ve davalı bankadan zarar talebinde bulunup bulunulmayacağı hususlarında toplanmaktadır.
     
  14.  Mahkemece alınan 21.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda, IBAN sistemi ile ilgili açıklamalara yer verilmiş olup, uluslararası banka hesap numarasının ingilizce karşılığı olan kelimelere ait ilk harflerden oluşan IBAN ile yapılan havale işleminde, bu numaranın verilmesinden sonra banka ismi, ülke ismi, hesap numarası ve bunun gibi ek bilgilere ihtiyaç olmadığı, yirmi iki adet harf ve rakamdan oluşan bu sistemde havale işlemi sırasında bir rakamın yanlış girilmesi hâlinde sistemin yanlış IBAN uyarısı vereceği, sistemin tam güvenli olup, rakamların değerinde veya sırasında yapılacak bir yanlışlığı kabul etmediği belirtilmiştir.
     
  15.  Bilirkişi raporunda davalı bankanın, davacı şirketin kendisine ilettiği IBAN’ı doğru girerek yaptığı havale işlemi sırasında IBAN’ın ait olduğu kimse ile havale amirinin belirttiği kimsenin aynı kişi olup olmadığını görme ve denetleme imkânının olmadığı, bu iki bilginin birbiriyle uyumlu olup olmadığını ancak lehdar bankanın görebileceği, paranın gönderildiği İngiltere’deki banka hesabının gerçekten ithalatçı şirkete ait olup olmadığının belirlenmesinin mümkün olmadığı, İngiliz hukukunda para transferi gerçekleştirilirken IBAN ile alıcının isminin uyuşup uyuşmadığını araştırma yükümlülüğünü öngören bir kanun hükmüne rastlanılmadığı belirtilmiştir.
     
  16.  Dosya içerisindeki bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişilerin nitelikleri de dikkate alındığında rapor düzenlenmeye ehil oldukları, davalı bankanın davacı şirket tarafından verilen IBAN bilgilerine göre havale işlemlerini gerçekleştirdiği,  paranın gönderildiği IBAN ile havale alıcısının isminin aynı olup olmadığını kontrol etme yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
     
  17.  Ayrıca davacı şirket tarafından davalı banka aracılığıyla yapılan havale işlemlerinin ilki 28.03.2011 tarihinde, ikinci havale ise 19.04.2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan ilk havale işleminden sonra, davacı şirketin basiretli tacir olarak paranın gönderilmek istendiği alıcı şirket ile irtibata geçerek paranın alıcının hesabına geçip geçmediğini teyit etmeden aradan 20 günden fazla süre geçtikten sonra aynı IBAN’a havale işlemi yapılmasını talep etmesinde kusurlu olduğunun kabulü gerekir.
     
  18.  Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacı ile davalı banka arasında vekâlet ilişkisinin bulunduğu, davalı bankanın vekâlet ilişkisi gereğince üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmesi gerektiği, bankanın en hafif kusurundan bile sorumlu olduğu, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş; yine bankanın sorumlu olmaması için kusursuz olması gerektiği, davalı banka tarafından davacıya yurt dışına EFT işlemi yapılırken, hesap sahibi ile IBAN’ı eşleştirmenin mümkün olmadığını bildirmesi gerektiği, direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
     
  19.  Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
     
  20.   Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
     
    IV.  Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
     
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
     
    Bozma neden ve kapsamına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
     
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının davalıya geri verilmesine,
     
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.02.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
     
     
    KARŞI OY
     
    Türkçe karşılığı “Uluslararası Banka Hesap Numarası” olan İngilizce ifadesinin baş harfleri alınarak oluşturulan kısaltmasıyla kullanılan IBAN, uluslararası standartlara sahip bir banka hesap numarasıdır.
     
    IBAN kullanımıyla ilgili olarak 10.10.2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası Tebliğinde IBAN kullanımına ilişkin esaslar belirtilmiş olup sonrasında bu tebliğde bazı değişiklikler de yapılmıştır.
     
    Tebliğin 7. maddesindeki düzenleme, işlemlerin yapıldığı  tarih itibarıyla şöyledir:
     
    Avrupa Ekonomik Alanında yer alan ülkelerdeki hesaba yapılan para transferlerinde alıcıya ait IBAN’ın doğrulanması ve kullanılması zorunludur. Ancak, bankalar ile yurtdışında sınır ötesi ödemeleri gerçekleştiren kuruluşlar arasında kendi nam ve hesaplarına gerçekleştirilen işlemler ile talep edilmesine rağmen müşteri tarafından alıcıya ait IBAN’ın bildirilmeyeceğine ilişkin müşterinin beyanının alındığı işlemlerde bu zorunluluk aranmaz (md. 7/1).
     
    Bankalara gelen ve alıcı hesap numarası IBAN olarak belirtilen para transferlerinde IBAN’ın doğrulanması zorunludur (md. 7/2).
     
    Bankalarca müşteri hesabından yapılan para transferlerinde göndericiye ait IBAN’ın kullanılması zorunludur (md. 7/3).
     
    EFT Sistemi aracılığı ile hesaba yapılan para transferlerinde, talep edilmesine rağmen müşteri tarafından alıcıya ait IBAN’ın bildirilmeyeceğine ilişkin müşterinin beyanının alındığı işlemler hariç olmak üzere, alıcıya ait IBAN’ın doğrulanması ve kullanılması zorunludur (md. 7/4).
     
    Maddede sözü edilen IBAN’ın doğrulanması o numaranın gerçek bir IBAN numarası olup olmadığının saptanmasıyla ilgili olup hesap sahibi isminin eşleştirilmesi değildir.
     
    Bu tebliğde isim eşleştirme yönünden bir zorunluluktan söz edilmese de yurtiçi IBAN işlemlerinde isim eşleştirme yapılmaktadır. İnternet bankacılığı üzerinden IBAN hesabına para gönderildiğinde de hesabın kime ait olduğu tamamı olmasa da maskeleme yöntemiyle bazı harfleri gösterilip kullanıcının bizzat eşleştirme yapabilmesine imkan sağlanmaktadır. Banka şubelerinde yapılan işlemlerde de banka tarafından IBAN’ın kime ait olduğu görülebilmekte ve isim eşleştirme yapılabilmektedir.
     
    Alınan bilirkişi raporunda yurtdışındaki IBAN hesabına yapılan EFT’lerde bankanın isim eşleştirmesi yapamadığı çünkü yurtdışındaki hesabın kime ait olduğunu bankanın o anda göremeyeceği, bunun ancak IBAN hesabının bulunduğu bankada yapılabileceği belirtilmiştir.
     
    Somut uyuşmazlıkta davacının, hem hesap sahibinin sahibinin ismini, hem de IBAN numarasını verdiği belgeler üzerinden İngiltere’deki IBAN hesabına paralar gönderilmiştir.
     
    Davacının paraların alıcıya ulaşmadığına dair başvurusu üzerine davalı banka, ilgili bankalarla görüşüldüğünü ancak isme değil IBAN’a para gönderildiğinden paranın iade edilemeyeceğinin bildirildiğini belirtmiştir.
     
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya geldiğimizde; banka tarafından davacının bildirdiği IBAN hesabına para gönderilmiş ama yurtiçi işlemlerde yapılan isim eşleştirmesinin yapılamamış olması, yurt dışındaki bankacılık işlemlerinde de isim eşleştirmesi zorunluluğu bulunmaması hâlinde paranın hesap sahibine ulaşmamasında bankaya yüklenebilecek kusur bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
     
    Bankacılık işlemlerinde EFT ve havale farklı kavramlar olarak kullanılmakta olup havale farklı bir şube olsa da aynı bankadaki bir hesaba para gönderilmesini, EFT ise başka bankadaki bir hesaba para gönderilmesini ifade etmektedir.
     
    Bankacılık anlamında farklı kavramlar olsa da Borçlar hukuk anlamında EFT ve havale aynı hukuki işlemi ifade etmekte olup, EFT de bir havaledir.
     
    Havale, işlemlerin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu 457 vd. maddelerde düzenlenmiştir.
     
  21. maddedeki tanımıyla değerlendirildiğinde havale bir akit olup gönderilen parayı alıcısına ulaştırmayı üstlenen banka, gönderene vekâleten hareket etmektedir. Vekâleten  hareket eden banka, üstlendiği vekâleten parayı alıcısına ulaştırma yükümlülüğünü özenle yerine getirmelidir.
     
    Davacı hem hesap numarasını hem de hesap sahibinin ismini belirterek havale isteğinde bulunduğuna ve davacının sunduğu bu belgeler üzerinden havale işlemi yapıldığına göre bu havale isteği aşamalarda isim eşleştirme yapılarak paranın alıcıya ulaştırılmasının istendiği anlamına da gelmektedir.
     
    Bu işlemler sırasında alıcı ismini görmesi mümkün olmayan bankanın isim eşleştirmesi yapamamış olmasında bir kusuru bulunmamaktadır. Çünkü isim eşleştirmesi IBAN hesabının  bulunduğu  bankada yapılabilecektir. Bu yapılabilecek eşleştirmeye rağmen yurtiçindeki uygulamanın aksine olarak yurtdışı bankada bu isim eşleştirmesi yapılamayacak ise vekâleten özenle hareket etmenin de bir gereği olarak davacının isim bildirmiş olduğunu görerek davacı göndericiyi bu konuda uyarması isim yazsa da paranın IBAN hesabına geçeceği ve ismin yazılmış olmasının sonuç doğurmayacağı konusunda uyarması gerekirken bu konuda uyarıp bilgilendirmemiş bu konuda onayını aldığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle paranın hesap sahibine ulaşmamasında bankanın  da bir miktar kusurlu olduğunu kabul etmek gerekir.
     
    Mahkemenin bankayı kusurlu bulan direnme kararı bu değişik gerekçeyle uygun bulunarak kabul edilen bu kusurlu davranış nedeniyle kusurun derecesi ve tazminat miktarı yönünden temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, bankanın kusursuz olduğu kabul edilerek hükmün özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum

No comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir